Çevremize baktığımızda çok sayıda çocuğuna söz geçiremediği için bunalmış anneler, istediği bir şey olmadığı için saatlerce ağlayan çocuklar, evdeki gerginlikten bıkmış bir aile ortamıyla karşılaşıyoruz. “Oğlumkızım yapma. Neden böyle yapıyorsun Bak çok üzülüyorum ama ben.” diyen annelerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Mutsuzluk, gerginlik, anne ve babalardaki tükenmişlik de işin cabası…
Kişilik gelişimi insanın yaşamı boyunca süren bir evredir. Ancak en önemli adımların çocukluk döneminde atıldığı gerçeği geçerliliğini korumaktadır. Çocuğun anne babasından aldığı iki temel şey vardır; sevgi ve eğitim. Her ikisinin de yetersiz veya aşırı olduğu durumlarda çocukta olumsuz davranışlar gözlemlenebilir. Sosyal uyum üzerine yapılan çalışmalar, ailenin çocuk üzerindeki ilk etkilerinin son derece önemli olduğunu göstermektedir. Anne-babanın ve diğer aile bireylerinin çocuğa tavrı, yaklaşımı çocuğun o ailedeki yerini belirlemektedir.
0-3 YAŞ DÖNEMİ; bebeğin anne ve babayla güvenli bağlanmayı gerçekleştirmesi gereken en önemli dönemdir. Güvenli bağlanmada en önemli olay annenin bebeğini emzirmesidir. Emzirme fiziksel ve ruhsal bağlanmanın temeli olduğu için bu anlamda çocuğun diğer gelişim evrelerindeki ilerlemesinin kalitesini yükselterek, bebeğin özgüveninin sağlam temellere dayanmasını sağlar. Ayrıca bebeğin bakımını mümkünse 0-3 yaşa kadar anne üstlenmelidir. Eğer değilse de çok sık bakıcı değiştirilmemelidir.
3-6 YAŞ DÖNEMİ; çocuğun sosyalleşmeye başladığı, oyun çağına atladığı, anne-baba dışında başkalarına da güvenmeye başladığı dönemdir. Özellikle bu dönemde model alarak öğrenme, taklit etme başlar. Ebeveynler çocuklarının kişiliğinin nasıl bir zemine kurulmasını istiyorlarsa, yaşamlarını, davranışlarını ona göre düzenlemeleri önemlidir. Birçok kötü alışkanlık bu dönemde öğrenilir. Anne-babaların bu alışkanlıkları varsa çocuk bunları model alır. Bu sebeple çocuğa bunların zararlarını anlatmak, yasaklar getirmek pek de faydalı olmayacaktır.
6-12 YAŞ DÖNEMİ; soyut düşünceden somut düşünceye, çocukluk beden yapısından gençlik beden yapısına ve çocuksu duygulardan yetişkin duygulara geçişi yansıtmaktadır. Bu evrede kişiliğin başlıca yapıları olan id, ego ve süperego biçimlenmekte ve bu alt sistemler birbirleriyle ilişkilenmektedir. Sosyalleşme ve çocuğun genel ilgi alanları oluşmaktadır.
Her yaş döneminin gelişim özellikleri, davranış şekilleri farklıdır. Ancak temel olan bazı noktalar vardır. Çocuklara net ve kesin sınırlar çizilmelidir. Öncelikle koyacağımız sınırlar ve kurallar çocuğa açıklayıcı bir dille anlatılmalıdır. Önemli olan her şartta verilen kararın uygulanmasıdır. Ancak bu kesinlikle kızarak, azarlayarak yapılmamalıdır. Örneğin “Bugün iyi bir çocuk olursan akşama televizyon izleyebilirsin” mesajı çocuk için net değildir; çünkü “iyi bir çocuk olma”nın tanımı yapılmamıştır. Bunun yerine öfkeli değil, ama net bir ses tonuyla “Seninle önceden konuştuğumuz gibi belirlediğimiz saatler içerisinde ödevlerini yaparsan ve akşam yemeği için sofrayı kurmama yardımcı olursan, akşam yemekten sonra çok sevdiğin oyunu beraber oynayabiliriz, ama bunları yapmamayı seçersen bu akşam oyun oynayamayız.” mesajı çok daha net ve sınırları çizilmiş bir kural koyma biçimidir.
Vereceğimiz ödül ve cezalar yerinde, zamanında ve dozunda uygulanmalıdır. Ödüllerin içeriğinin maddi değeri yüksek olmamalı, daha çok ailecek yapılacak yeni, eğlenceli bir etkinlik daha sağlıklı olacaktır. Maddi ödüller beklenen davranışın ortaya çıkmasını ilk anda hızlandırır ancak manevi ödüller davranışın kalıcılığını ve çocuğun kendisini fark etmesini sağlar. Ceza uygulanmadan önce neden o cezanın verildiği sakince açıklanmalı, çocuğun öz saygısını, öz güvenini kırmayacak ancak sevdiği bir aktiviteden mahrum kalacağı, caydırıcı bir ceza seçilmelidir. Cezada amaç çocuğun iç görü kazanması, farkındalık yaşamasıdır.
Her aile ödül ve ceza kriterlerini kendi iç dinamiklerini ve çocuklarının özelliklerini göz önünde bulundurarak belirlemelidir. Bir çocuk için etkili olan ceza ya da ödül diğer çocuk için etkili olmayabilir. Önemli bir diğer nokta ise çocuğa koşulsuz sevgi ve kabul duyduğumuzu hissettirebilmek. Çocuğunuz “Ne yaparsam yapayım, annem ve babam beni seviyorlar ama bu davranışımı sevmiyorlar” bilincini kazanmalıdır. Çocuk ailesinin sevgisini başarısı ile kazanabileceğine inanıyorsa, bu hata yapma oranını arttıracaktır. Bu yüzden onların her şartta yanında olduğunuzu ve çocuğunuzu olduğu gibi kabul ettiğiniz vurgulanmalıdır.
Çocukların kendilerini tanıyabilmeleri, ilgi ve yeteneklerini geliştirebilmeleri ve başarabildiklerini görüp özgüven kazanabilmeleri için anne babaların sabırlı davranmaları ve çocuklarına kendilerini keşfetmeleri için fırsat tanımaları gerekir. Ayakkabısını bağlamak isteyen bir çocuğa bunun yöntemi gösterilmeli ve bağlaması için ona zaman tanınmalıdır. Çocuk bu süreçte büyük bir çaba gösterir ve heyecan duyar. Anne babalar yalnızca çocuk ihtiyaç duyduğunda devreye girmeli ve ona yardım etmelidirler. Ayakkabısını bağlamayı başaran çocuk, çaba gösterdiğinde başarıya ulaşabileceğini keşfeder ve buna bağlı olarak çocuğun özgüveni gelişir. Anne babalar çocuğun bu başarısı karşısında onu övmeli ve gösterdiği gayreti olumlu bir şekilde pekiştirmelidirler. Tablo her zaman çocuğun bir seferde ayakkabısını bağlayabilmesiyle sonuçlanmaz. Uğraş gösteren ama hedefine ulaşamayan çocuk da çabası için takdir edilmelidir. Kendine güvenip denemeye devam ettiği takdirde başarılı olacağı vurgulanmalıdır. Bu sayede çocuk hata yapabilme özgürlüğüne, bunun olağan bir durum olduğu düşüncesine de kavuşmuş olacaktır. Çünkü önemli olan hata yapmak değil hatalar karşısında baş etme mekanizmalarını kullanabilmeleridir.
Özgüveni yüksek bir çocuk yetiştirmek hem çocuğun kendi benlik algısı hem de toplumsal yeri açısından önemlidir. Bunu sağlamanın en önemli yolu da çocuğun aile aile ortamı içinde kendisini ifade edebilme şansının sağlanmasıdır. Bunun da temeli demokratik bir aile yapısına dayanır. Düşünceleri ciddiye alınan, fikirleri önemsenen çocuklar kendini değerli hisseden ayakları yere basan bir birey olma yolunda ilerlerler. Bu saygıyı gören bir çocuk karşısındakine de aynı özveriyi, saygıyı göstermeyi öğrenir.
Sonuç olarak anne ve babanın tutumu çocukların gelişiminde, kişilik oluşumunda çok büyük öneme sahiptir. Ancak bunun yanında çocuğun geliştiği, yetiştiği ailenin yapısı, genişliği, ekonomik ve kültürel düzeyi onun ilk sosyal deneyimlerini, dolayısıyla duygusal ve toplumsal gelişimini önemli oranda etkileyecektir. Çocuk yetiştirirken, çocuklara rol model olurken şunu asla ve asla unutmamalısınız. Çocuk sizden ne görürse onu yapacaktır. Siz demokratik, hoşgörülü, insan sevgisi ile dolu, anlayışlı olur ve öyle davranırsanız, çocuğunuz da aynen size benzeyecek ve ilerde sizin gibi davranacaktır.
“Bir çocuk için annesi ve babası dünyayı temsil eder. Çocuk, annesi ve babası nasıl davranıyorsa, dünyadaki herkesin de aynı şekilde davranacağını düşünür.”
M.Scott Peck
Psikolog Ece ASLANLI
Comments